29 Kasım 2007 Perşembe

Benim Sandığım 3

Kıbrıs bitti sanırım. Orçun da yazmadı bana hala, bulamadım onu. Soyadını bir hatırlasam, gerisi gelir belki, belki de çok uzakta değil, ama bulamıyorum. Çok istiyorum bulmak, belki değişti. Kim değişmedi ki zaten, "haklısın ben de çok değiştim" diyor şarkıda Sezen, "değiştim maalesef değiştim" diyor. Değişim kaçınılmaz, Orçun'u şu an bulsam bile, sanki yeniden tanışıyor gibi olacağım. Olsun, bence iyi anlaşırız.
Ağrı'da sıra. Ağrı'da Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda okudum. Orada da ilk tanıştığım Özgür'dü, üç yıl boyunca hem en büyük kandırıcım oldu benim, hem de en iyi arkadaşım. Orda da onunla yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Yani o yaştakilerin ne kadar gitmezse.
Sürekli beni kandırırdı, en büyük zaafımdı Power Rangers, elinde muhteşem Power Rangers oyuncakları olduğunu iddia ederdi, kocaman bir makine ve o makinenin yaptığı canavarlar çok çekici gelirdi bana. Zaten hep o kahramanlar üzerine kuruluydu hayal dünyam, oyuncak kılıcımla çıkıp dışarı bağıra bağıra "he man gölgelerin gücü adına" der, ertesi gün de Ninja Kaplumbağalar'dan "Leonardo" olmaya karar verirdim, sonra bulduğum bir zinciri elime alır "Michelenjelo" olurdum. En büyük hayalim bir power rangers kostümüm olmasıydı. Rüyalarıma bile giriyor olabilirdi.
Bir çocuk için fazlasıyla psikolojik bozukluğa da yol açabilecek ya da ondan yeni heyecanlar çıkarttırabilecek bir olayın ortasında gitmiştik Ağrı'ya. Biz gitmeden bir sene önce teröristler taramıştı lojmanı. Zaten bu bilinçaltına öyle bir işliyor ki insanın, 29 ağustos'ta bir gün babam nöbetçiydi ve o gün evde yalnızdık. Ertesi günkü havai fişek gösterisi için prova yapılıyordu ve biz sandık ki gene teröristler geldi. Hemen tüm ışıkları söndürüp koridora fırladık, sonrasında da sesler durulunca yukarı çıktık komşuya. Çok komik geliyor şimdi anlatınca, ama o zaman baya korkmuştuk.
Bir gece de çalıların arasından bir ses gelmişti de herkes çıkmıştı çalıları aramaya, terörist geldi diye. Kedi çıkmıştı.
Lojmanın arkası hayvan pazarıydı ve o pazardan lojmana giriş müsaitti, herhangi bir engelleme yoktu.
Benim bir de sesli tabancam vardı, o zamanlar çok modaydı onlar. Pat pat patlatırdım.
Kar yağdığı zaman hemen dışarı çıkardık, zaten çoğu zaman kar kalkmazdı ve durmazdı. Okuldan eve dönerken yürüyerek dönerdim pek çok zaman.
Özgür de benimle gelirdi ve o Power Rangers hikayelerini anlatırdı.
Hocam Fatma Çakan'ı çok severdim, bazı günler okul çıkışı kurs olurdu. Orada söylediğim çok büyük bir yalanı hatırlıyorum, "bugün kurstan erken çıkabilir miyim, annem öyle istedi." Halbuki yoktu tabii ki öyle bir şey, ama çıkmıştım, çünkü canım istemiyordu. Bir keresinde de beni insanlara yardımcı olayım diye tembeller sırası dediğimiz yere almıştı, ben de başlamıştım ağlamaya, hoca da bana laf sokmuştu, bak nasıl hatırlıyorum, "demek ki sen arkadaşlarına yardımcı olmak istemiyorsun" diye. Çok üzülürüm hala.
Ağrı'da karşı komşumuz olan ikizler, apartmanımızdaki ingiliz gelin, bakkal maceralarım ve okula gidiş gelişlerim, dördüncü bölüme kalsın.
Şimdilik bu kadar, çok basit bir dille anlattığımın farkındayım, ama zaman ilerledikçe dilim de ağırlaşır.
Şimdilik sadece bu yazıların her birinin sonuna uyan dizeyi kullanıyorum, "ah ne kahraman ne cesur, ne güzel çocuklardık."

Hiç yorum yok: