25 Aralık 2007 Salı

Eksik Öykü 1

Sezen Aksu'nun Eksik Şiir isimli kitabının oluşumunda yayın direktörü tarafından uygulanan "sinüs eğrileri" fikrinden ilhamla kurgulanmış bir öykü bu...




İLK HAYALKIRIKLIĞI

Benim yaşamım bu. Teşekkür ediyorum... Hayata... Acılarım oldu tabii ki, herkes gibi. Ama bunun yanında çoğu kişiye nasip olmayan sevinçler de verdi hayat bana. Zaman zaman beni unutmalarını bile göze aldım, ama unutulmadım hiç. Hep tehlikeli sularda gezmeme rağmen... Bu yüzden teşekkür ederim hayata... Hep birilerini korumaya çalışsam da... Hep birilerinin yaptıkları yüzünden suçlansam da... Söyledim... Anneme söyledim. Kimseyi acıtmak istemiyorum dedim. Annem benim bu iyiliğimden ya da başka bir şeyimdem korksa da, dedim ona... Ben senin evladınım dedim. Onların bebeklerini kırıyor, gözlerini oyuyorlardı... Ben onları engellemeye çalışıyordum anne dedim. Böyle değildin sen dedi bana. Değildim gerçekten. Sevinçlerle uyanıyordum çok eskiden. Çocukluğumda.... Neredeydi çocukluğum? Gençliğim? Ne kadar da bol bırakmıştım onu her yerde. Annem ağlıyordu. Ağlama dedim ona. Hayat bu, ben de herkes kadar aldım acılardan. Yollara da bu yüzden düştüm anne dedim, yeni hayatlar bulmak için. İlk yenilen ben değildim, son yenilen de olmayacağım. Sen ağlama anne dedim, ben de herkes kadar yandım. Sen çocukluğumu sakla demiştim ona, saklamış. Her yerde bırakırken, en çok anneme bırakmışım. Tek kalan bu oldu elimde avucumda. Kimseden fazlam yoktu, kimseden az da değildim. Herkes kadardım işte, ama benim için çocukluğum, kirlenmemişliğim önemliyken, başkası için hırsları önemliydi. Kardelenler açardı elbet bir gün, karların altından, güneşe... Temizlenirdi ruhum o zaman. Dağım da, göğüm de, suyum da bendim... Açsındı yeterki kardelenler. Aç kardelen aç diye bağırdım annemin karşısında. Aşk için yaşadım dedim tüm bunları, her şey aşk içindi. Aşk için ölmeli demiştim, dedim anneme. Hatırladı. Unutmazdı ki benimle ilgili hiçbir şeyi. Ateşlere yürüyordun demişti o da bana. Acı ile, aşk ile büyüyordum o zamanlar. İlk kez aşık olduğum zamanı hatırladın mı diye sordum anneme. Onu da hatırladı. Ama olmayacak bir şeydi o. Ayrı dünyaların insanıydık. Hayat bunları dinlemiyordu ki. O koymamıştı kuralları. Toplum koymuştu. O da benim kadar biliyordu olmayacağını, görüyordu. Beraber olamazdık işte. Yine de ellerim kollarım bağlansa da beni acımasız sevdaya saldı yürek. Ne yapsam olmuyordu, hüzün beni terk etmiyordu. Bir maceranın peşinden koşuyordum bile bile bunun küçük zamanların bir harmanı olacağını. Sonunda elimde bir hiç kalacaktı, bense içimdeki çocuğu yeniden büyütecek, ateşlere salacaktım yeniden. Ben seçmemiştim beni, ben de yazmamıştım hikayemi. Uzun ya da kısa vadede keşfediyordum sadece. Çok harcıyordum, hırpalıyordum. Kibirliydim bir zamanlar... Kibirli olmak için o kadar çok sebep vardı ki, kibir de bir canavar gibi pusuda bekliyordu. Volkan gibiydi uykusu, ne zaman geleceğin, ne zaman gideceğini bilemiyordun. İşte yanmam lazım dedim, attım kendimi ateşe. Daha çok yol almam gerektiğini anladım o an, kendimden caymam gerektiğini... Eğer bu ateşe girip yanarsam, kendimden de vazgeçmem gerekecekti... Zordu... Çok zordu... Zaten bu yolun zorunu çoktan yürümüştüm ben, o zamanlar başındaydım belki ama. Beni terk edene bile, pişman olduğun zaman dön diyebiliyordum. Kaybedecek zamanım yoktu, gurur yapamazdım ya. Ben onu anlayacaktım, yaraları varsa saracaktım... Olmadı... İlk aşkımla kurallara göğüs geremedik, ayrıldık. Ağladım çok. Güzeldi ağlamak o zamanlar. İnsan olduğumu hatırlatıyordu bana hala. Bir kalp taşıyordum, belki ileride yeniden aşık olmak için. Ağlamak her şeydi o an, doruklarda aşk, sonsuz nefret... Nefesimdi ağlamak, nefesimdi... Daha ilk kez ayrıldığım için olacak, geçmiyordu saatler. Hep vaatler vardı etrafımda, mutluluğa dair, geçeceğine dair. Tüm cesaretim yok olmuştu sanki. Bir daha sevemem dedim, kalbim soğumuyordu. Gidemiyordum ilk aşkımdan. Yalan söylüyordum hep mecburen, unuttum diye. Çaresiz bir sancıydım sadece. Etrafımda maskelerle donanmış bir sürü insan vardı. Beni avutuyorlardı sözde. Ama yarım yaşanmıştı her şey. Dayanamıyordum o insanlara. Yeter diye bağırdım sonunda, beni bırakın benimle kendi halime. Çok hata yapmıştım, yasak diye korkup kaçarak. Çok hırpalanmıştım sırf bu yüzden. Ne renk, ne ışık... Vurulmuştuk işte. Bir bulut olsam diyordum, yüklenip yağsam... Sonra bulutlar gibi rahatlasam... Bir turna kadar rahat, kendimden emin yollara vurmak istiyordum. Şişede la'l, tepemde ay hilal... Çocukluğumdaydı bunlar. Radyoda yanık bir keman sesiyle uyandığım günler... Anneme döndüm, bunu hatırlattım. Tavanarasında duruyormuş radyo. O keman çalarken, annem bağırırdı içerden, "kahvaltı hazır..." diye. O günler bitmişti işte. Sonra anlayamadım ben dünyayı, çok defalar niyetlendim, çok defalar heveslendim, ama altından kalkamadım. Hiçbir yardan cayamadım. O kadar yürek yoktu bende demekki.Neydim o zamanlar, ne olmuştu şimdi şu tez canım. Yapamazdık demiştim ben ona... Yapamadık da zaten. Bizde yoktu öyle koca bir yürek. Cezalanmaktan korkmuştuk, sonra sevdalanmaktan vazgeçmiştik.Yeryüzünde sadece küçük iki noktayken, yasaklar yığılmıştı üstümüze. Ayrılmaya karar verdiğim gün, istememişti önce gitmek. Söylemiştim ona, ben seve seve yanıyorum diye. Bana ne borcun var, ne de minnetini istiyorum demiştim. Gitmemişti. Ben kalbimi sana vermeye hazırım, öğretilenler yalan demiştim, sonra da göndermiştim. Sonra da çok özlemiştim. Suçluydum ve cezamı çekiyordum.Yeni bir arayışa çıkmıştım, onun gibi. İyi şanslar diledim ikimize de... Ve o sabah... Güneş o kadar coşkulu girdi ki içeri, yaptığımın farkına vardım. Karanlığımdan kurtulmam gerektiğini düşündüm. Bağırdım kendi kendime, yakala saçından tut hayatı diye... Öp, öp, öp...

UMUTLANMAK

O sabah hayata uyandım. Uzun zamandır kulaklarım çınlamıyordu, adımı anan biri yoktu herhalde. Kendimi saklamıştım, herkes beni unutmaya başlamıştı belli ki. Gün gelir dedim kendi kendime, acının lezzetine de alışırım. Değişmeye başlıyordum işte. Anneme döndüm. Aşk için ölmeli demiştim ya anne dedim ikinci kez, onayladı başıyla. Ne yazık ki aşklar da çok değişti diye ekledim. Artık hep aynı mahallede geçiyor rüyalarım dedim, ana evini çok özledim dedim. Devam et anlatmaya, düşünmeye, rahatlarsın dedi bana. Peki dedim. Umutla dolduğum günlere gittim yine. O kış efkarlıydım, ama bahar geliyordu. Haykırıyordum, hadi yüreğim, ha gayret diye, hele sıkı dur, hele sabret diyordum. Sonra bir şey gelmiş olacak aklıma, yine anneme döndüm. Ben o günden sonra bir daha eskisi gibi olmadım dedim. Güvenmedim hiç, hep kendimi sakladım dedim. Hangi gün dedi bana, o gündü işte... O son ayrılığın olduğu günden beri. Yine geçecek dedi annem, geçecek elbet dedim. Ama bir daha dönmez genç baharlar, kim bilir daha kaç kiraz mevsimi var. Yine ilk aşkımın acısını yaşadığım günlere döndüm. Saklasa sözlerim, gizleyemiyordu dertli olduğumu.Bir duygu kasırgası sarmıştı her tarafımı, karşı koymak neye yarardı. Kadere lanet ettim. Gönlüme lanet ettim, başka birini bulamadın mı diye. Avanak, arızalı, arsız yüreğime... Sonra kahpe kadere... İlk aşkımla bana, sevmeyi öğretiyordu, tokadını yiye yiye gerçeğe aydım sonunda. Gerçekten sevene kadar vazgeçemeyeceğim dedim kendime. Taklidini istemiyordum aşkın, eğer hiç bulamazsam, hiç çıkamazsam bu karanlıktan, kafama bir huni geçirip, çıkıcaktım ortaya, deliyim diyecektim. Şimdilik perişandım, paramparçaydım, özgüvenim yerle yeksan. Aynada gördüğümü beğenmiyordum, kendi gözümde değerim noksan. Neler yapmak geliyordu içimden, ama utanmasam... Söz verdim kendime bilmem kaçıncı kez, acı patlıcanı aşk paklardı, son nefesime kadar deneyeceğim diye. Annem onayladı, başını sallayarak.

İKİNCİ AŞK

Ne ayıp biliyordu, ne günah. Esiyordu aklına, geliyordu. Onu gördüğüm zaman, acım daha bitmemişti tam olarak. Silindi ama bir saniyede. Yine küt küt atıyordu kalbim, harbim bitmese bile, liseliler gibi pır pırdı. Uykusuz gecelere talimdim yine. Gelip bana o kısık sesiyle saati sorduğunda...O şuh nefeste bitip mahvolmuştum işte. Şu başıma gelene bakın, aklımı oynatmam yakındı. Yine sevmiştim de ben bana benzemez olmuştum. Bir yandan da acıtıyordu aşk. Bir vapur düdüğü ötüyordu yine, veda dansına başlıyordu mendiller. O şuh nefesinde gözlerine göz değmişti, dudaklarında günah tadı vardı beni öperken. Ben hep affediyordum onu. Olan olmuştu, bırakmıştım kendimi. Artık aşk olmaz derken, mucize olmuştu, sevda açmıştım. Alıp kendimi ona kaçmıştım. Şükrediyordum onu gönderene. Bak seni de sardı mutluluk demişti annem, al işte sonsuzluk o zaman. Bir minik serçe gibiydim, hiç hevesim olmamasına rağmen. Daha da hiç uyumamıştım onu sevdim seveli... Tahtalara vuruyordum, dağlara taşlara... Yanarsa yansın dünya aşktan dedim, bu kez kurallara kurban etmeyecektim aşkımı. Bu kez o pes etti. Yine zarardaydım, bir günah etmiştim ki bu derdi hak etmiştim. Aşk kazası olmuştu. Ama bırakmamaya kararlıydım. Olmaz dedim, vazgeçmek olmaz. Ben sana varmazsam eğer gözüm açık giderim... Yapışkanlık yapmalıydım, sen sev, ben kulun olurum dedim. Bir dile bin yıl kölen olurum dedim. Olmadı, dünyayı yıkarım başına dedim, mecbursun hiç çaren yok. Ahdım vardı, baş koyacaktım yastığına yorganına. Benim bir suçum yoktu, o gün işe giderken, o çapkın rüzgar bozmuştu benim niyetimi. Bir görmüş, pir görmüştüm onu. Dedikleri çok ikna edici bir hal almaya başlamıştı aslında, bir yanım karşı koymaya karar vermişti, bir yanım istiyordu.Tövbem olsa da, bir yanda o vardı. Pes etmedim, savaştım. Öbürünün elini kara kollarını kırmak istedim. Banane dedim, beni al onu alma... Ve bir gün uyandım... Bembeyaz bir sabahtı, son yıllardaki en sert ayazdı. Ama ben sıcacıktım, taze kahve tadında... Umut ne kadar azken, gündelikken, anlıkken, birazken... Hissettiğim, kara kışta sarı yazdı. Uzandım, üstünü örttüm, öptüm olgun erik gibi ağzını. Kalbime tadını çıkar dedim... Mutlusun... Nihayet... Nihayet... Nihayet...

MUTLULUK

Bir çocuğum oldu. Kınalı kuzumdu o benim. Çok sevdim onu. Anneme döndüm, arayalım torununu dedim. Tamam dedi. Aradım... Ne yiyor ne içiyorsun, aklım sende dedim. Gel bu akşam bende demli bir çay iç... Olmadı yemeğe yetiş. Ben büyüdüm hala merak mı ediyorsun beni dedi. Bu yürek çarpıntısı ömürlük dedim, büyümedin gözümde bebeğim... Kapatırken telefonu, havalar soğudu dedim, üşütme yine kurbanın olurum. Telefonu kapattıktan sonra devam et dedi annem. Çok yüzsüz sevdim dedim anneme.Neler dediğimi bir bilsen. Neler dedin dedi. Anlatmaya devam ettim. Bir şey yazmıştım o günden sonra ona. Yavrum baban nereli, nereden bu kaşın gözün temeli demiştim.Boyuna posuna bin maşallah...Yüzümde güller açıyordu, o görününce köşeden. Sokağım aydınlanıyordu. Çatıdan, kapıdan, bacadan, her gece gel, gece gece gel dedim. Kaşı kalem gözü hurma, konudan komşudan annemden gizli gel dedim. Kızdı annem o an duyunca... Evlendik işte anne dedim, olsun dedi, öncesini bilmiyordum ben. Annem, beni aşka ver dedim, ben neyleyim aşksız bu bedeni, herkeste var... Tamam, tamam dedi annem, kestirip attı. Devam et... Rüyalarımdı, dualarımdı o.Bir sözü ile, ihtiyar oluyor, bahtiyar oluyordum.Cehennem, cennetimdi...Gerdanını, göbeğini öpe öpe seni elimde büyüteyim dedim. Yapamam, yapamam ben sensiz dedim... Derken... Bir haber geldi, gitmem gerekiyordu. O gece olan oldu zaten, her şey hızla anı olurken, can buna yetmiyordu. Kahrolası gurbet, bu uzun geceler, yangın yeriydi. En kötüsünü düşün dedim ona, belli değil dönüşüm dedim. Yakışmıyor dedim sana hüzün, gittim...

YİNE AYRILIK

Gurbet kolay geçmedi tabii, ama döndüm. Hemen ona gittim. Aç dedim kalbin, ben geldim... Uzak duruyordu bana, ne haber aşktan dedim. Anlamam toptan tüfekten... El gibi durma dedim sonra, gül biraz dedim. Uzaklaştı benden. Sonunda bir oyuncak kara sevda aldım, değişmemiştim yine, biraz çocuk kalmıştım. Acemiyken yoldan çıkardın beni, iç aslan sütü dediler bana, ama senin sarhoşluğun geçmez dedim. Seni tanımıyorum doğrusu...Bilemiyordum arka sokaklarda neler olduğunu, belli ki değişmişti bir şeyler. Bir aşk daha siliniyordu gönlümden, her kadehte yeni bir isyan canlanıyordu. Ve ayrılıklar bitmiyordu, bitmiyordu, öğütüyordu. Hep aynı hikayeydi, gönlüm düşünce aşka, her ayrılık aynıydı, yalnız kişiler başka... Bu kez tecrübeliydim, geçer diye haykırdım kalbime, neler neler geçmedi ki dedim. Ben hep biraz deliydim, böyle kalmalıydım, ne de olsa geçer dedim. Tüm onurumu ayaklar altına alıp, gittim ona. Bak dedim, yüreğime bak. İçimi hisset... Gel yatağıma gel dedim, aç penceremi... Onursuz olmasın aşk dedim sanki çok kalmış gibi. Kırılma, küsme, sen şiir yaz, özgürlük kadar güzelsin dedim. Olmadı... Sonunda biraz daha zaman dedim, yalnızlıktan korkuyorum... Karanlıktan da korkuyorum, ışıklarım ondan yanıyor dedim. Gidiyorum dedim en sonunda... Yine olmadı... Tutuklu kaldım sende dedim, senden öncesi, senden sonrası yok dedim. Geçmiyor zaman, yetmiyor canım hatıran... Olmadı, olmadı, olmadı... Ben de sakladım gözlerimi, sustum hep sözlerimi, yandım közlerim, savur savur bitmedi...Sızım sızım sızlıyordu içim, gözümde akmayan yaşlar vardı. Biliyordum sonu vardı bunun, sonu geliyordu her sorunun. En sonunda beraberce karar verdik ayrılmaya, alışmalıydık arkadaşça yolları ayırmaya. Kaybolan yıllarımı verseler... Onunla bir ömür vaad etseler... Yeniden ister misin deseler... Tek bir söz söylemeye hakkım yoktu...

DÖNÜŞ

Sıra annemin bilmediği bir hikayeye gelmişti, ona söyledim. Daha dikkatli dinlemeye başladı. Devam ettim anlatmaya. Kapı çaldı bir gün... Açtığımda oydu gelen, kısa bir an, bir tutuşma... Her şey o an darmadağın olmuştu. Ellerim ellerinde kaldı o gece, dudaklarında dişlerim... Sonra geldiği gibi çekip gitti o gece. Söndürmüştüm ben yangınları, niye dönmüştü... Annem o gece yaptığım şeye kızdı. Yok ki daha iyi bir yolu dedim. Kurşun gibi hızla akıyor zaman, anlık şeyler bunlar dedim. Dünya adaletiydi bu kötülükten ziyade. Kendime sordum, yetinmeyi bilir misin sana verdiği kadarıyla hayatın. Gittim yine, alışıktım gitmelere... O gece başka neler oldu diye sordu annem. Ben onun ta içini gördüm, yavru kuşumdu o benim dedi. Ben o yollardan çoktan geçmiştim, merak etme anne, ruhumu şeytana teslim etmem, hiç etmedim dedim. Peki niye aldın içeri dedi bana. O an öyle bir ruh halindeydim ki, vazgeçmiştim, gözlerinden, sözlerinden, bir ah demesi yeterdi. Hala usanıp, uslanmadım...Aşka ölüp, aşka doğmasaydım, kendimi masallara adar mıydım? Bir geceden sonra, ben bıraktığı yerdeydim. Ay kadar uzaktım, onun yaşadığı başka hayattı. Unutulmuştum, unutmuyordum. Modası geçmiş kalbimle, inadına seviyordum. Belki dünya hiç dönmüyor dedim ona o gece, imkansız dedim, yanıldılar, ölüm yok, ölünmüyor... Gel uçurtma bayramları var, gel yenilme... Tükeneceğiz dedim, senle de sensiz de olmuyor, gel senle olsun dedim. Etrafımızı sarıverecek yoksa, bir boşluk. Niye bu kadar üzgünsün dedi. Sorma dedim, ne haldeyim, kederdeyim... Ama utanırım, söyleyemem... Sorma dedim. Gittiğinde, zannettim ki yerine koyarım, her köşede aşk var. Ama olmadı, senden sonrası tufan dedim. Sen de benden memnun değilsin, ben de değilim benden, sıkıldım, düşün bitmiyor bu hesaplaşmalar. Pişmanım bu ben telaşlarından dedim, gel dedim, uçurtma bayramları var... Gelmedi...


Devam Edecek...

Hiç yorum yok: